18 Kasım 2016 Cuma

İlkokul Çocukları İçin Dikkat Geliştirme Etkinlikleri 2

Etkinlik önerilerine devam ediyorum.


Şekli hafızaya alma: Kağıda basit geometrik şekiller çizin. Çocuğunuzun bu şekilleri istediği kadar incelemesine izin verin. Sonra kağıdı kapatarak aynı şekilleri kağıda çizmesini isteyin. Aşağıda çok basit bir örnek var. Şekilleri zamanla daha karmaşıklaştırabilir, iç içe geçmiş şekiller çizebilirsiniz.

Örnek:




9 Kasım 2016 Çarşamba

İlkokul Çocukları için Dikkat Geliştirme Etkinlikleri 1

İlkokul çağı, dikkat eksikliklerinin en çok tanılandığı dönem. 1. sınıfa başlayan çocuktan; 40 dakikalık ders süresi boyunca sırasında sessizce oturması, çevreden gelen uyaranları görmezden gelerek dikkatini öğretmeninin anlattıklarına vermesi, öğretmenin verdiği yönergeleri uygulaması  gibi bu yaş ve bu nesil çocuk için oldukça zor görevler bekleniyor. Bu görevleri yerine getiremeyen çocuk bazen çok hızlıca ve yanlış değerlendirilip “Dikkat Eksikliği” tanısı ile etiketlenebiliyor.

Eğer çocuğunuz dikkatini toplamakta zorluk yaşıyorsa önereceğim etkinlikleri her gün onunla birlikte yaparak hem eğlenceli hem kaliteli vakit geçirmiş olacaksınız.

Not; Elbette sadece buradaki etkinlikleri yaparak dikkat kapasitesinin artacağını iddia edemem ancak düzenli tekrarların, beyni eğitmenin faydalarını zaten biliyorsunuz. Üstüne bir de bu aktiviteler sayesinde çocuğunuz ile başbaşa vakit geçirmiş olacaksınız ve aranızdaki yakınlık artacak. Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi sürekli dikkat ve konsantrasyon becerisi, ebeveyn ile iletişimle gelişir.

Ve son olarak çocuğun oyun ile öğrendiğini, eğlendiğini ve geliştiğini unutmadan, bu etkinlikleri zorunluluk ya da ödev gibi değil de birlikte eğlendiğiniz oyunlar olarak aktarırsanız işinizin kolaylaşacağını ve sizin de keyif alacağınızı belirteyim.

13 Ekim 2016 Perşembe

Çocuğum Neden Uyumuyor?


Acımasız uyku eğitimi yöntemlerini uygulamak istemeyen ancak uykusuzluktan da tükenmiş anne-babalara ilaç gibi gelecek bir kitap çıktı sonunda.Tüm kitaplarını okumanızı önereceğim Anne-Baba Akademisi serisinden 'Çocuğum Neden Uyumuyor?' Şiddetle tavsiye ederim.

Çocuğunuzu uyku eğitimi olmadan da uyutabilirsiniz! -Modern hayat, uyku düzenini nasıl etkiler?
-Çocukların anne babalarıyla uyumaları zararlı mıdır?
-Uyku eğitimi nedir?
-Yanlış beslenme uyku düzenini bozar mı?
-Çocuğunuzun uykusu nasıl olmalıdır?

Anne babalar için çocuklarının düzenli uyuması çok önemlidir. Bazıları içinse uyku çocuk gelişiminin olmazsa olmazı olarak görülür. Çoğu anne baba bu noktada uyku eğitimine başvurur. Ancak uyku eğitimi bir süre sonra çocukla bir savaşa dönüşebilir. Sarah Ockwell-Smith bilimsel, kültürel ve tarihi perspektiflerden yola çıkarak çocuklarda uyku konusuna yepyeni bir bakış açısı getiriyor. Çocuğunuzun uyku düzeniyle savaşmak yerine gerçekçi yaklaşımlar sunuyor. Çocuğum Neden Uyumuyor? çocukların rahatlayıp uyumasını sağlayacak, anne babaların kaygılarına son verecek yepyeni fikirlerle dolu bir kitap.  (Tanıtım bülteninden)

6 Ekim 2016 Perşembe

Okul Öncesi Çocuklar için Dikkati Geliştirme Etkinlikleri

Son yıllarda yapılan çalışmalar ebeveyn ile çocuk arasındaki sosyal etkileşimin çocuğun dikkat kapasitesi üzerinde olumlu etkisi olduğunu söylüyor. Araştırma sonuçları annenin bebeğiyle oyun oynarken bir oyuncağa dikkatini vermesinin çocuğun da o oyuncağa odaklanmasını sağladığı gösteriyor. Bebeklikten itibaren çocukla birebir iletişim kurmak, onunla göz göze oyun oynamak, tamamıyla anda kalarak onunla vakit geçirmek bebeğin sosyal, duygusal, zihinsel gelişimi için olduğu kadar dikkat kapasitesi için de gerekli. Sürekli dikkat ve konsantrasyon becerisi, ebeveyn ile iletişimle gelişiyor.

Çocuğumuzdan bir şeye dikkatini vermesini isterken gerçekçi beklentiler içinde olmak için dikkat süresinin hangi yaşta ne kadar olduğunu bilmek önemli. Herhangi bir olaya, nesneye dikkatini odaklayabilme kapasitesi yaş ilerdedikçe artan bir beceri. Kabaca dikkat süresinin küçük çocuklarda yaş ile denk olduğunu söyleyebiliriz. 3 yaşında 3 dakika odaklanabilirken 4 yaşında bu 4 dakikaya çıkıyor. 5-6 yaşındaki çocuklar küçük gruplar halinde 10-15 dakika kadar bir aktivite ile ilgilenebilir. Büyük ihtimalle aklınıza şu gelecek “Çocuğumu bıraksam bütün gün hiç kalkmadan TV seyredebilir, demek ki dikkati çok iyi”. Ancak malesef bu doğru değil. TV karşısında oturmak pasif bir eylem. Çocuğun izlediklerine müdahale etme gibi bir seçeneği yok, sunulanı olduğu gibi kabul ediyor. Sürekli değişen görüntülerle bir anlamda beyni uyuşuyor. Bu da belli bir olaya, nesneye istemli olarak odaklanma becerisi olarak tanımlayabileceğimiz “dikkat” ten çok farklı bir durum. Küçük yaşlarda çok fazla TV izlemenin çocuğun zihinsel ve sosyal gelişimi için zararlı olduğunu hatırlatayım.

3 Ekim 2016 Pazartesi

Dikkat ve Bellek


Çocuklar için dikkat geliştiren etkinlikleri yazmadan önce dikkat ve bellek ile ilgili genel bilgiler vermek istiyorum. Öncelikle dikkat nedir ondan bahsedelim. Dikkat oldukça karmaşık bilişsel bir işlev ve kısa süreli bellek, öğrenme ve düşünmenin ön koşulu. Dış dünyadan beynimize her saniye 10 milyar bit uyaran ulaşıyor. Bu milyarlarca uyaranın her birini algılamak mümkün de değil gerekli de. Uyaranların gereksiz olanlarını (yani çoğunu) görmezden gelen, hangilerinin gerekli olduğunu seçen, bilişsel süreçleri o seçilen uyaranlar üzerinde odaklaştıran ve tüm bunları kontrol eden sürece “dikkat” diyoruz.


Dikkat bilginin dış dünyadan alınması ve işlenmesi için gerekli bir süreç. Dikkat etmediğimiz bilgiyi hatırlamayız ve de öğrenmeyiz. Dikkatin ne olduğu ve dikkat mekanizmasının nasıl işlediği ile  ilgili psikoloji literatüründe çeşitli kuramlar var ama tüm kuramların ortak noktası dikkatin bir “seçme” işlemi olduğu. Bir teori dikkati bir huniye benzetiyor, huninin dar ucundan kısıtlı sayıda uyaranın  beyne ulaşabildiğini söylüyor. Bir diğeri, beynin sınırlı bilgi işlem kapasitesi nedeniyle dikkatin bir filtre işlevi gördüğünü söylüyor. Başka bir teori tüm uyaranların algılandığını ancak beyin için anlamlı uyaranların seçildiğini iddia ediyor. Bu teoriye göre bilgi önemliyse onu algılama eşiğimiz düşüktür. Tehlike bildiren uyaranların algılama eşiği düşüktür. Örneğin; “imdat” ya da “yangın” gibi. Kalabalık ve gürültülü bir ortamda adımızın söylendiğini kolayca duyarız. Anneler “anne” kelimesini tüm gürültünün arasında duyar ve yine anneler çok zayıf bir ses olsa ve uzaktan da gelse bebeklerinin ağlama sesini duyar. Çocuğunuzun TV seyrederken defalarca seslenmenize rağmen sizi “duymadığı”, ancak “yemek hazır” dediğinizde hemen tepki verdiği zamanları düşünün :)

13 Ağustos 2016 Cumartesi

Sisifos'un Kaderi

Ne zaman aynı günde onyüzbinmilyonuncu kez salonu işgal etmiş olan minyatür evcilik oyuncaklarını toplamaya çalışsam aklıma Tanrılar tarafından sonsuza kadar bir kayayı dağın tepesine çıkarmakla cezalandırılan Sisifos'un hikayesi geliyor. 

Sisifos  kayayı tam dağın tepesine ulaştırdığında taş tekrar en aşağı yuvarlanır ve bu böyle sürüp gider.

"Tanrılar Sisifos'u bir kayayı durmamacasma bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkûm etmişlerdi; Sisifos kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep. Yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi, o kadar haksız da sayılmazlardı." diyor Camus "Sisifos Söyleni" kitabında. 

Ama aynı zamanda "Sisifos'u dağın eteğinde bırakıyorum ... Tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insan yüreğini doldurmaya yeter. Sisifos'u mutlu olarak tasarlamak gerekir." de diyor.

Elbette mutluyum, her dağınıklığın ve oyuncak karmaşasının aynı zamanda kızımın neşesi, yaratıcılığı, öğrenme, keşfetme isteği ve mutluluklarıyla dolu olduğunu biliyorum. Evet oyuncaklar yine dağılacak, evet yine toplayacağım. bunun bilincindeyim ve bunu kabul ediyorum. Tabi bu arada kızıma oyuncaklarını kendisinin nasıl toplayacağını da öğretmeye çalışıyorum ve  bunun ne kadar da eğlenceli olduğunu anlatıyorum.

(Camus çok daha yüce bir şeyden bahsediyor tabii ki ama Sisifos'un sonsuz oyuncak toplama döngüsü için çok iyi bir metafor olduğu da bir gerçek.:)

Mine Kilitci, 2016.

4 Ağustos 2016 Perşembe

Çocuğunuzla Evde Eğlenmek

 Yaz aylarını evde geçiren bir anne olduğumdan, sadece evde çocuğu ile ilgilenen annelerin neler yaşadığını birebir deneyimliyorum ve diyorum ki, insanın çocuğuyla baş başa zaman geçirmesi, birçok güzel anı biriktirmesi, onun muhteşem gelişimine tanıklık etmesi harika bir duygu ama kolay da değil.

Çocuğu ile gerçekten nitelikli zaman geçirmek, onu teknolojik aletlerden (Telefon, televizyon, ipad, bilgisayar, oyun konsolu) uzak tutmak konusunda kararlı olan anneleri evde eğlenceli ama biraz da yorucu bir mesai bekliyor. Çocuğun iyi bir ihtimalle günde ortalama 12 saat uyuduğunu düşünürsek, çocuğunuzla geçirdiğiniz zaman günde 12 saat demektir. Elbette ki bu 12 saat boyunca çocukla oynamak, onu eğlendirmek, meşgul etmek gibi bir amaç gerçekçi değil, böyle bir şey insanın sınırlarını da aşar zaten.  Çocuğunuz kendi kendine zaman geçirebilmeyi, oynamayı ya da hiçbir şey yapmayıp sadece düşünmeyi de öğrenmeli.  Ve “Daha Sade Bir Hayat” adlı muhteşem kitapta da anlattığı gibi çocuğunuza sıkılması için zaman tanımalısınız. (Kitap ile ilgilenenler için yazım. ) 

Unutmayın, “sıkılmak, yaratıcılığın habercisidir.” Ancak “sıkılmak”tan ve ”kendi kendine oynamak”tan arta kalan zamanlarda beraber nasıl eğlenceli vakit geçirebilirsiniz?, ben kızımla evde neler yapıyorum? biraz bunlardan bahsetmek istiyorum.

Bunların hepsi basit ve ilk akla gelen oyunlar ama çok eğlenceliler.

Bizim evde en çok oynadığımız oyunlar:  

26 Temmuz 2016 Salı

Peki Tüm Bu Olayları Çocuklarımıza Nasıl Anlatacağız?

Son günlerde ülkemizde yaşanan travmatik olaylar geleceğe ilişkin umudumuzu alıp götürüyor belki ama silkelenip kendimize gelmemiz gerekiyor bence. Çocuklarımızın,  umut dolu bir gelecekleri olduğuna ve dünyanın yaşamaya değer güzelliklerle dolup taştığına inanmaları çok önemli. Ve çocuklarımızın böyle hissetmesi için çok fazla çaba harcamamız lazım. Elbette demek istediğim onları gerçek hayattan uzak tutup bir masal dünyasının içinde yaşatmaya çalışmak değil.  Tüm haberleri, gazeteleri, sokaktaki sohbetleri kaplayan konulardan onları soyutlamak pek mümkün değil maalesef. Ancak kötülüklerle, haksızlıklarla karşılaşacakları, belki zaman zaman isyan edecekleri uzun bir yetişkinlik yaşamı bekliyor onları zaten. En azından çocukken onları dünyanın kötülüklerinden elimizden geldiğince uzak tutalım.

26 Haziran 2016 Pazar

Uyusun da Büyüsün...

İşte annelerin en zorlandığı konulardan biri. Uyumayan bebek. Tabi uyumayan bebek kavramı anneden anneye değişebiliyor. Örneğin; geceleri çok sık uyanan bir bebeğe sahip olan bir anne için “Bebeğin gece 2 kere uyanması” kutlanacak bir olayken, doğduğundan itibaren uykuya çok düşkün olan ve kesintisiz uykuya çok küçükken geçiş yapan bir bebeği olan başka bir anne için gece 2 kere uyanmak dayanılmaz olabilir.

Acemi anne, özellikle de ilk zamanlar bebeğini başka bebekler ile kıyaslayarak, bebeğinin gelişiminin normal olup olmadığını anlamaya çalışır. Ancak bu karşılaştırmalar bazen hayal kırıklıkları ve vicdan azapları ile sonuçlanabilir. Zaten anne olmanın bitmeyen bir vicdan azabını da beraberinde getirdiğinde hepimiz hemfikirizdir herhalde. Başka bebeklerin iyi uyuması, çok yemek yemesi, erken emeklemesi vb. annede bir şeyleri eksik yaptığı, yanlış davrandığı duygusunu uyandırır. Bu duygunun en yoğun yaşandığı iki alan da uyku ve beslenme. Bu alanlarda yaşanan sorunlar hem ailenin tüm fertleri için çok yıpratıcı olabiliyor hem de annenin yetersizlik duygularının artmasına neden oluyor.

Uykusuz Bıdıklar İçin Kitaplar

Bebekler ve çocuklar için uykudan önce belli bir düzen, rituel oluşturmanın önemli olduğunu biliyorsunuz. Bence bu ritüelin en önemli parçası uykudan önce miniğinize kitap okumak.

İşte size test edilmiş, onaylanmış, benim ve kızımın bayıldığı uyku öncesi kitapları...

Koyun Russell- Çok komik ve eğlenceli bir kitap. Russell sonunda uyumayı başarabilecek mi?

22 Haziran 2016 Çarşamba

"Daha Sade Bir Hayat" Mümkün Mü?

Daha sakin, daha mutlu ve daha özgüvenli çocuklar yetiştirmek için daha sadenin gücünden faydalanalım!.. diyor size önereceğim kitabın kapağında. Daha Sade Bir Hayat'ın yazarları Kim John Payne ve Lisa M. Ross. Kim sakin, mutlu ve özgüvenli çocuk yetiştirmek istemez ki. Bir kitap okuyup da bunu gerçekleştirebileceksek ne mutlu..

Çoğumuz hayatımızın daha sade olmasını istiyoruz ama bunu nasıl yapacağımızı bilemiyoruz. Günlük hayatımız sürekli bir koşturmaca halinde geçiyor. Özellikle de çocuklu ailelerde hareket günün çok erken saatlerinde başlıyor. (Küçük çocuğu olan bir arkadaşım, bir keresinde en büyük hayalim sabah 8
e kadar uyumak demişti, o zamanlar garip gelmişti ama kızım olduktan sonra ne demek istediğini anladım) Çocuğu uyandırmak, kahvaltı yapmasını ve giyinmesini sağlamak, evden çıkarmaya çalışmak (En zoru da bu), yuvaya, okula ya da ananesine bırakıp işe koşturmak, bu arada günün hangi saati olursa olsun trafikle boğuşmak, işte yoğun ve stresli bir gün geçirdikten sonra yorgun argın eve ulaşıp enerjisi hiç azalmamış çocuğunuzu uyuyana kadar zapt etmeye çabalamak ve günün televizyon karşısında uyuklarken sona ermesi. Her gün aynı şey. Bu tempo hiç azalmıyor. Çocuğumuzla geçirdiğimiz özel zamanların sayısı ve süresi çok az. İşten eve geldiğimizde onların bir köşede sessizce oyun oynamasını ya da oturmasını hayal ediyoruz çoğumuz. Oysa çocuklar hiç durmuyor, susmuyor, ilgi istiyor ve sorunları hiç azalmıyor. İşte bu noktada kitabımız devreye giriyor ve adım adım hayatlarımızı nasıl değiştirebileceğimizi anlatıyor.

17 Haziran 2016 Cuma

Anne-Bebek Bağlanmasını Güçlendirmek İçin

Anne ile bebek arasında doğumdan itibaren gelişen duygusal bağ, kişiliğin şekillenmesi ve gelecekteki ilişkilerin niteliği üzerinde çok önemli etkiye sahip. İlk andan itibaren annenin bebeğinin ihtiyaçlarına duyarlılığı, ağladığında her zaman yanında olması, acıktığında onu emzirmesi, okşaması, sevgi dolu sözler söylemesi ve bu ilgiyi düzenli ve tutarlı bir şekilde sürdürmesi bebeğin “Bu dünya güvenli bir yer” algısının oluşması için çok gerekli. Bebeğine tutkuyla, büyük bir sevgiyle bağlanan annenin yüzünde ve gözlerinde bu duyguyu okuyan bebek “Ben sevilmeye değerim, ben değerliyim” i hissetmeye başlar. Bebek bu ilgi, sevgi ve düzenli bakım ile büyürse, annenin her ağladığında orada olduğunu görürse zamanla duyduğu güven artar.

Bebeğin zihni ilişki ile gelişir. İlk ilişki nesnesi olan annenin stresli anlarda bebeğini rahatlatması, onu kucağına alması, hafifçe sallaması, öpmesi, şşşşş ben buradayım, hımmmmm gibi mırıldanmalarla onu sakinleştirmesi ve bu davranışın tutarlı ve düzenli olarak devam etmesi bebeğin bunu içselleştirmesini sağlar. Yaşı büyüdükçe bebek içselleştirdiği annesinin bu sakinleştirici sesi sayesinde stresli durumlarda kendini regüle etmeyi öğrenir.

16 Haziran 2016 Perşembe

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

DEHB, heterojen bir bozukluktur.Nedeni ile ilgili kesin sonuçlar henüz elde edilememiştir ancak genetik ve çevresel faktörlerin bozukluğun meydana gelmesinde ortak etkisi olduğu düşünülmektedir.

Farklı üç tipi vardır: Dikkat eksikliği önde olan tip, hiperaktivite ve dürtüselliğin önde olduğu tip ve bileşik tip (Hiperaktivite ve dikkat eksikliği bir arada yer alır).

Kız çocuklarda yıkıcı belirtiler ve davranış sorunları daha az gözlenirken dikkat sorunları, depresyon ve kaygı gibi içsel sorunlar daha sık saptanmakta, erkek çocuklarda ise yıkıcı davranışlar, karşı gelme bozukluğu gibi dışsal sorunlar ön planda bulunmaktadır.

DEHB tanısı için karar vermeyi mümkün kılan laboratuvar teknikleri yoktur ve hiçbir psikometrik ya da organik değerlendirme bulgusu tanı koydurucu olarak kabul edilmemektedir.

DEHB klinik bir tanıdır; aile ve çocuk ile yapılan görüşmeler, klinik gözlem, fizik ve nörolojik muayene, davranış değerlendirme ölçekleri ve bilişsel testler tanı koymak amacıyla bir arada kullanılmaktadır; DEHB’nin klinik belirtileri dikkat, konsantrasyon, hareketlilik ve dürtü kontrolü alanlarındaki sorunlardır.

Çocuğa Nasıl Davranalım?

Tüm anne-babaların isteği çocuklarının mutlu, huzurlu, kendine güvenen, başarılı, sevilen insanlar olmasıdır. Bu hedefe ulaşmak için anne-baba piyasada onlarcası bulunan çocuk eğitimi kitaplarını okur, seminerlere gider, TV programlarında konunun uzmanlarını dikkatlice dinler ve bunların hepsini uygulayabilmek için çok gayret gösterir. Her kitabın ve uzmanın önerdiği şeyler farklıdır, anne-babanın zihni allak bullak olur. “Çocuk yemek yemezse akşama kadar aç bırakın, nasıl olsa acıkır yer”, “’Yaramazlık’ yapan çocuğu mola için odasına gönderin, yaşı kadar süre düşünmesini sağlayın”, “Kendi kendine uyumayan bebeğinizi odasında yatağına koyun, ağlayınca hemen yanına gitmeyin, uyumayı öğrensin” ve benzeri onlarca öneri sıralanır. Çocuğuyla yaşadığı soruna çare bulmaya çalışan anne-baba bu önerileri yerine getirmeye çalışır, her yazılanı uygular ama bir türlü istenen sonuca ulaşılamaz. Çocuk uyumadı, 1,5 saattir yatağında ağlıyor oysa kitapta “çocuğunuz yarım saatten fazla ağlamaz” yazıyordu!

Sonunda anne-baba ya kendilerinin iyi birer ebeveyn olmadığını düşünmeye başlar ya da çocuğun adam edilemeyeceğini. İki düşüncenin de sonu umutsuzluk, evde artan gerginlik ve sorunun büyümesidir. Aslında yapılması gereken öncelikle çocuğun bu olumsuz davranış ile ne anlatmaya çalıştığını bulmak olmalıdır. Bu yazıda oldukça temel birkaç kavramdan bahsederek çocuğunuz ile iletişiminizi daha iyi hale getirebilmeniz için yol göstermeye çalışacağım.

Başlarken

Merhaba, 

Yayın hayatına yeni başlayan blogumda sizlere çocuk gelişimi ile ilgili bilgiler vermeye çalışacağım.

Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik bölümünden 2000 yılında mezun oldum.

Yüksek lisansımı Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gelişim Psikolojisi bölümünde yaptım. Tez konum "Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların açık ve örtük bellek performanslarını değerlendirilmesi".

Meslek hayatım boyunca anaokullarında, özel eğitim merkezlerinde, ilkokul ve ortaokullarda, danışmanlık merkezlerinde hep çocuklarla çalıştım. Meslekte uzmanlaşmanın önemine inanıyorum, benim uzmanlığım özellikle 2-12 yaş arası çocuklar.

Oyun terapistiyim, Deneyimsel Oyun Terapisi eğitimine Byron Norton ve Nilüfer Devecigil'den aldığım süpervizyonlarla devam ediyorum.

Stroop Testi, İşaretleme testi, Raven Standart Progresif Matrisler testi, Özgül Öğrenme Güçlüğü Bataryası, Çizim Testleri (İnsan Çiz, Ağaç Çiz, Kinestetik-Tılsımlı Aile Çiz, Hareketli Ev-Ağaç-İnsan Çiz), D10 testi, Temel Yetenekler Testi, Temel Kabiliyetler Testi, Bender-Gestalt Görsel Motor Algılama testi ve benzeri birçok çocuk değerlendirme testinin uygulayıcısıyım.

Çocuklara yardımcı olabilmek için yeni araştırmaları takip etmeye, psikoloji alanındaki güncel gelişmeleri öğrenmeye, yeni yaklaşımlar, testler, yöntemler, tekniklerin eğitimini almaya devam ediyorum.

Mesleğime ve çocuklara olan sevgim, öğrenme ve gelişme isteğim hiç bitmeyecek...

Sevgiler.


Mine Kilitci, 2016.