Çocuklar için dikkat geliştiren etkinlikleri yazmadan önce dikkat ve bellek ile ilgili genel bilgiler vermek istiyorum. Öncelikle dikkat nedir ondan bahsedelim. Dikkat oldukça karmaşık bilişsel bir işlev ve kısa süreli bellek, öğrenme ve düşünmenin ön koşulu. Dış dünyadan beynimize her saniye 10 milyar bit uyaran ulaşıyor. Bu milyarlarca uyaranın her birini algılamak mümkün de değil gerekli de. Uyaranların gereksiz olanlarını (yani çoğunu) görmezden gelen, hangilerinin gerekli olduğunu seçen, bilişsel süreçleri o seçilen uyaranlar üzerinde odaklaştıran ve tüm bunları kontrol eden sürece “dikkat” diyoruz.
Dikkat bilginin dış dünyadan alınması ve işlenmesi için gerekli bir süreç. Dikkat etmediğimiz bilgiyi hatırlamayız ve de öğrenmeyiz. Dikkatin ne olduğu ve dikkat mekanizmasının nasıl işlediği ile ilgili psikoloji literatüründe çeşitli kuramlar var ama tüm kuramların ortak noktası dikkatin bir “seçme” işlemi olduğu. Bir teori dikkati bir huniye benzetiyor, huninin dar ucundan kısıtlı sayıda uyaranın beyne ulaşabildiğini söylüyor. Bir diğeri, beynin sınırlı bilgi işlem kapasitesi nedeniyle dikkatin bir filtre işlevi gördüğünü söylüyor. Başka bir teori tüm uyaranların algılandığını ancak beyin için anlamlı uyaranların seçildiğini iddia ediyor. Bu teoriye göre bilgi önemliyse onu algılama eşiğimiz düşüktür. Tehlike bildiren uyaranların algılama eşiği düşüktür. Örneğin; “imdat” ya da “yangın” gibi. Kalabalık ve gürültülü bir ortamda adımızın söylendiğini kolayca duyarız. Anneler “anne” kelimesini tüm gürültünün arasında duyar ve yine anneler çok zayıf bir ses olsa ve uzaktan da gelse bebeklerinin ağlama sesini duyar. Çocuğunuzun TV seyrederken defalarca seslenmenize rağmen sizi “duymadığı”, ancak “yemek hazır” dediğinizde hemen tepki verdiği zamanları düşünün :)
Dikkat, bilinç ve kısa süreli
bellek birbirinden ayrılamaz. Dikkat ettiğimiz şeyin bilincinde oluruz.
Bilinçli olmazsak dikkat edemeyiz. Bilinçli olarak dikkat ettiğimiz bilgiyi kısa süreli bellekte tutabiliriz.
Elbette ki dikkatin belli bir
kapasitesi var. Aynı anda iki iş yapıyorsak dikkat bölüneceği için işlerde
aksamalar ve hatalar olacaktır. Araba kullanırken cep telefonu kullanmanın
dikkati böldüğünü, kazalara sebep olduğunu da hatırlatayım. Benzer şekilde
müzik dinleyerek ders çalışmak da öğrenme üzerinde olumsuz etkiye sahip. Aynı
anda tek bir göreve odaklanırsak dikkatimizi toplamak, odaklandığımız bilgiyi
kısa süreli belleğe ve oradan da uzun süreli belleğe aktararak “öğrenmek”
mümkün olur. Öbür türlü zihnimiz bir çalan müziğe kayar, bir önümüzdeki kitaba.
Bu bölünmüş dikkat de öğrenme süresinin uzamasına neden olur ve zihni yorar ve
hatırlama işlevlerini bozar.
Dikkat istemli olup olmamasına
göre aktif-pasif dikkat, hedefle olan ilişkisine göre seçici-sürdürülen-bölünmüş
dikkat olarak sınıflandırılır. Seçici dikkat, karanlık bir odada el lambasının
sadece belli bir nesneyi aydınlatması ve onun görülmesi olarak tanımlanabilir.
Sürdürülen dikkat, belli bir süre boyunca dikkatin belli bir uyaranda
tutulmasıdır. Okul çağı çocuklarının, derste diğer tüm uyaranlara zihnini
kapatarak öğretmenin anlattıklarına odaklanabilmesi için sürdürülen dikkatinde
sorun olmaması gereklidir. Bölünmüş dikkat dikkatin aynı anda birden fazla
göreve yönlendirilmesidir. Eğer bu görevlerden biri otomatikleşmiş, çok tekrarı
yapılmış bir iş ise talep ettiği dikkat minimumda olacağı için diğer görevle
beraber sürdürülebilir. Örneğin; örgü örerken film de seyredebilirsiniz çünkü örgü örmek sizin için otomatikleşmiştir.
Ancak araba kullanmak (Sürekli değişen durumlara, trafiğe, diğer araçların
hareketlerine, yola dikkat etmeyi gerektirdiği için) bu otomatikleşmiş işlere dahil değil tekrar
hatırlatayım, araba kullanırken başka bir işle meşgul olmak kazalara neden
oluyor.
Kalıcı bir öğrenme için bilginin
kısa süreli bellekten (KSB) uzun süreli belleğe (USB) aktarılması gerekli.
Ancak KSB zaman ve kapasite olarak sınırlı. Bilgileri belli bir süre
tutabiliyor ve tuttuğu bilgi sayısı sınırlı. Örneğin bize söylenen bir telefon
numarasını içimizden tekrar ederek 20-30 saniye KSBde tutabiliriz. Ancak o
numarayı aradıktan sonra bu bilgi işlevini yitirdiği için onu USB ye aktarmaz
ve “unuturuz”. KSB kapasite olarak ortalama 7 item (±2; yani ortalama 5 ile
9 item arası) ile işlem yapabiliyor. Ancak anlamlı gruplamalar yaparak KSB
kapasitemizi arttırabiliriz. Örneğin I, B, M, B, J, K, F, B, I harflerini tek
tek hatırlamaya çalışmak yerine IBM, BJK, FBI şeklinde gruplayarak daha kolay
hatırlarız.
Uzun süreli bellekte ise kapasite
sınırı yok. Hard disklerde olduğu gibi dolma ve yeni bilgi öğrenememe gibi bir
şey söz konusu değil. Bilginin tutulma süresinin da sınırı yok. Bilgi ömür boyu
belleğimizde kalabilir. Beynimizin muhteşemliğini gösteren bir bilgi bu bence.
Bir bilgiyi hatırlayamıyorsak ya
o bilgiye giden yolu bulamıyoruzdur ya da bu bilgi kaybolmuştur. Ama hiçbir
bilginin USB de kaybolmadığını, sadece ona nasıl ulaşacağımızı bilmediğimizi
söyleyen uzmanlar da var.
Uzun süreli bellek de kendi
içinde kategorilere ayrılıyor.
-Episodik bellek; kendi
yaşadığımız ve belleğimize kaydolan kişisel deneyimleri içerir. Yapılan bir
araştırma insan hayatında en çok hatırlanan anıların 15-25 yaş arasında
olduğunu göstermiş. Çünkü bu yaşlarda zihinsel ve fiziksel performans en yüksek
seviyede. Ayrıca hayattaki çoğu şey ilk
kez bu yaşlarda deneyimlendiği ve ilkler
de unutulmadığı için ilk gençlik yıllarına ait hatıralar belleğimizde çok yer
kaplıyor.
-Anlamsal bellek; genel bilgileri,
okulda öğrendiklerimizi, içerir. Örneğin; “su 100 derecede kaynar” gibi.
-İşlemsel bellek; belleğin en
ilkel şeklidir. Sözle ifade edilemeyen bisiklete binmek, yüzmek gibi becerileri
ve eylemleri içerir.
Dikkat ve bellekle ilgili bu
genel bilgilerden sonra, bir sonraki yazımda çocukların dikkat ve dolayısıyla
bellek becerilerini geliştirecek etkinlikleri yazacağım. Beynin ve dikkat mekanizmasının nasıl çalıştığını bilirseniz çocuğunuza bu konuda daha faydalı olabilirsiniz. Beyin hala sırları, nasıl çalıştığı tam olarak anlaşılamamış olağanüstü bir yapı. Her yeni araştırma onun işleyişini anlamamızda bize yol gösteriyor. İnsan beyninin erken çocuklukta ne kadar hızlı geliştiğini, tıpkı bir sünger gibi verilen bilgileri, öğrendiklerini özümsediğini ve bu yaşlarda çocuğa destekleyici bir çevre ve yeterli uyaran sağlamanın önemini unutmayın.
Mine Kilitci, 2016.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder