29 Haziran 2016 Çarşamba
26 Haziran 2016 Pazar
Uyusun da Büyüsün...
İşte annelerin en zorlandığı konulardan biri. Uyumayan bebek.
Tabi uyumayan bebek kavramı anneden anneye değişebiliyor. Örneğin; geceleri çok
sık uyanan bir bebeğe sahip olan bir anne için “Bebeğin gece 2 kere uyanması”
kutlanacak bir olayken, doğduğundan itibaren uykuya çok düşkün olan ve
kesintisiz uykuya çok küçükken geçiş yapan bir bebeği olan başka bir anne için
gece 2 kere uyanmak dayanılmaz olabilir.
Acemi anne, özellikle
de ilk zamanlar bebeğini başka bebekler ile kıyaslayarak, bebeğinin gelişiminin
normal olup olmadığını anlamaya çalışır. Ancak bu karşılaştırmalar bazen hayal
kırıklıkları ve vicdan azapları ile sonuçlanabilir. Zaten anne olmanın bitmeyen
bir vicdan azabını da beraberinde getirdiğinde hepimiz hemfikirizdir herhalde. Başka
bebeklerin iyi uyuması, çok yemek yemesi, erken emeklemesi vb. annede bir
şeyleri eksik yaptığı, yanlış davrandığı duygusunu uyandırır. Bu duygunun en
yoğun yaşandığı iki alan da uyku ve beslenme. Bu alanlarda yaşanan sorunlar hem
ailenin tüm fertleri için çok yıpratıcı olabiliyor hem de annenin yetersizlik
duygularının artmasına neden oluyor.
Uykusuz Bıdıklar İçin Kitaplar
Bebekler ve çocuklar için uykudan önce belli bir düzen, rituel oluşturmanın önemli olduğunu biliyorsunuz. Bence bu ritüelin en önemli parçası uykudan önce miniğinize kitap okumak.
Koyun Russell- Çok komik ve eğlenceli bir kitap. Russell sonunda uyumayı başarabilecek mi?
İşte size test edilmiş, onaylanmış, benim ve kızımın bayıldığı uyku öncesi kitapları...
22 Haziran 2016 Çarşamba
"Daha Sade Bir Hayat" Mümkün Mü?
Daha sakin, daha mutlu ve daha özgüvenli çocuklar yetiştirmek için daha sadenin
gücünden faydalanalım!.. diyor size önereceğim kitabın kapağında. Daha Sade Bir Hayat'ın
yazarları Kim John Payne ve Lisa M. Ross. Kim sakin, mutlu ve özgüvenli çocuk
yetiştirmek istemez ki. Bir kitap okuyup da bunu gerçekleştirebileceksek ne
mutlu..
Çoğumuz hayatımızın daha sade olmasını istiyoruz ama bunu nasıl yapacağımızı bilemiyoruz. Günlük hayatımız sürekli bir koşturmaca halinde geçiyor. Özellikle de çocuklu ailelerde hareket günün çok erken saatlerinde başlıyor. (Küçük çocuğu olan bir arkadaşım, bir keresinde en büyük hayalim sabah 8’e kadar uyumak demişti, o zamanlar garip gelmişti ama kızım
olduktan sonra ne demek istediğini anladım) Çocuğu uyandırmak, kahvaltı
yapmasını ve giyinmesini sağlamak, evden çıkarmaya çalışmak (En zoru da bu), yuvaya, okula
ya da ananesine bırakıp işe koşturmak, bu arada günün hangi saati olursa olsun trafikle
boğuşmak, işte yoğun ve stresli bir gün geçirdikten sonra yorgun argın eve
ulaşıp enerjisi hiç azalmamış çocuğunuzu uyuyana kadar zapt etmeye çabalamak ve
günün televizyon karşısında uyuklarken sona ermesi. Her gün aynı şey. Bu tempo
hiç azalmıyor. Çocuğumuzla geçirdiğimiz özel zamanların sayısı ve süresi çok
az. İşten eve geldiğimizde onların bir köşede sessizce oyun oynamasını ya da
oturmasını hayal ediyoruz çoğumuz. Oysa çocuklar hiç durmuyor, susmuyor, ilgi
istiyor ve sorunları hiç azalmıyor. İşte bu noktada kitabımız devreye giriyor
ve adım adım hayatlarımızı nasıl
değiştirebileceğimizi anlatıyor.
Çoğumuz hayatımızın daha sade olmasını istiyoruz ama bunu nasıl yapacağımızı bilemiyoruz. Günlük hayatımız sürekli bir koşturmaca halinde geçiyor. Özellikle de çocuklu ailelerde hareket günün çok erken saatlerinde başlıyor. (Küçük çocuğu olan bir arkadaşım, bir keresinde en büyük hayalim sabah 8
17 Haziran 2016 Cuma
Anne-Bebek Bağlanmasını Güçlendirmek İçin
Anne ile bebek arasında doğumdan
itibaren gelişen duygusal bağ, kişiliğin şekillenmesi ve gelecekteki
ilişkilerin niteliği üzerinde çok önemli etkiye sahip. İlk andan itibaren
annenin bebeğinin ihtiyaçlarına duyarlılığı, ağladığında her zaman yanında
olması, acıktığında onu emzirmesi, okşaması, sevgi dolu sözler söylemesi ve bu
ilgiyi düzenli ve tutarlı bir şekilde sürdürmesi bebeğin “Bu dünya güvenli bir
yer” algısının oluşması için çok gerekli. Bebeğine tutkuyla, büyük bir sevgiyle
bağlanan annenin yüzünde ve gözlerinde bu duyguyu okuyan bebek “Ben sevilmeye
değerim, ben değerliyim” i hissetmeye başlar. Bebek bu ilgi, sevgi ve düzenli
bakım ile büyürse, annenin her ağladığında orada olduğunu görürse zamanla
duyduğu güven artar.
Bebeğin zihni ilişki ile gelişir.
İlk ilişki nesnesi olan annenin stresli anlarda bebeğini rahatlatması, onu
kucağına alması, hafifçe sallaması, öpmesi, şşşşş ben buradayım, hımmmmm gibi
mırıldanmalarla onu sakinleştirmesi ve bu davranışın tutarlı ve düzenli olarak
devam etmesi bebeğin bunu içselleştirmesini sağlar. Yaşı büyüdükçe bebek
içselleştirdiği annesinin bu sakinleştirici sesi sayesinde stresli durumlarda
kendini regüle etmeyi öğrenir.
16 Haziran 2016 Perşembe
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
DEHB, heterojen bir bozukluktur.Nedeni ile ilgili kesin sonuçlar henüz elde edilememiştir ancak genetik ve çevresel faktörlerin bozukluğun meydana gelmesinde ortak etkisi olduğu düşünülmektedir.
Farklı üç tipi vardır: Dikkat eksikliği önde olan tip, hiperaktivite ve dürtüselliğin önde olduğu tip ve bileşik tip (Hiperaktivite ve dikkat eksikliği bir arada yer alır).
Kız çocuklarda yıkıcı belirtiler ve davranış sorunları daha az gözlenirken dikkat sorunları, depresyon ve kaygı gibi içsel sorunlar daha sık saptanmakta, erkek çocuklarda ise yıkıcı davranışlar, karşı gelme bozukluğu gibi dışsal sorunlar ön planda bulunmaktadır.
DEHB tanısı için karar vermeyi mümkün kılan laboratuvar teknikleri yoktur ve hiçbir psikometrik ya da organik değerlendirme bulgusu tanı koydurucu olarak kabul edilmemektedir.
DEHB klinik bir tanıdır; aile ve çocuk ile yapılan görüşmeler, klinik gözlem, fizik ve nörolojik muayene, davranış değerlendirme ölçekleri ve bilişsel testler tanı koymak amacıyla bir arada kullanılmaktadır; DEHB’nin klinik belirtileri dikkat, konsantrasyon, hareketlilik ve dürtü kontrolü alanlarındaki sorunlardır.
Çocuğa Nasıl Davranalım?
Tüm anne-babaların isteği çocuklarının mutlu, huzurlu,
kendine güvenen, başarılı, sevilen insanlar olmasıdır. Bu hedefe ulaşmak için
anne-baba piyasada onlarcası bulunan çocuk eğitimi kitaplarını okur,
seminerlere gider, TV programlarında konunun uzmanlarını dikkatlice dinler ve
bunların hepsini uygulayabilmek için çok gayret gösterir. Her kitabın ve
uzmanın önerdiği şeyler farklıdır, anne-babanın zihni allak bullak olur. “Çocuk
yemek yemezse akşama kadar aç bırakın, nasıl olsa acıkır yer”, “’Yaramazlık’ yapan
çocuğu mola için odasına gönderin, yaşı kadar süre düşünmesini sağlayın”,
“Kendi kendine uyumayan bebeğinizi odasında yatağına koyun, ağlayınca hemen
yanına gitmeyin, uyumayı öğrensin” ve benzeri onlarca öneri sıralanır.
Çocuğuyla yaşadığı soruna çare bulmaya çalışan anne-baba bu önerileri yerine
getirmeye çalışır, her yazılanı uygular ama bir türlü istenen sonuca
ulaşılamaz. Çocuk uyumadı, 1,5 saattir yatağında ağlıyor oysa kitapta
“çocuğunuz yarım saatten fazla ağlamaz” yazıyordu!
Sonunda anne-baba ya kendilerinin iyi birer ebeveyn
olmadığını düşünmeye başlar ya da çocuğun adam edilemeyeceğini. İki düşüncenin
de sonu umutsuzluk, evde artan gerginlik ve sorunun büyümesidir. Aslında yapılması gereken öncelikle çocuğun bu olumsuz
davranış ile ne anlatmaya çalıştığını bulmak olmalıdır. Bu yazıda oldukça temel birkaç kavramdan bahsederek
çocuğunuz ile iletişiminizi daha iyi hale getirebilmeniz için yol göstermeye
çalışacağım.
Başlarken
Merhaba,
Yayın hayatına yeni başlayan blogumda sizlere çocuk gelişimi ile ilgili bilgiler vermeye çalışacağım.
Yayın hayatına yeni başlayan blogumda sizlere çocuk gelişimi ile ilgili bilgiler vermeye çalışacağım.
Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik bölümünden 2000 yılında mezun oldum.
Yüksek lisansımı Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gelişim Psikolojisi bölümünde yaptım. Tez konum "Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların açık ve örtük bellek performanslarını değerlendirilmesi".
Meslek hayatım boyunca anaokullarında, özel eğitim merkezlerinde, ilkokul ve ortaokullarda, danışmanlık merkezlerinde hep çocuklarla çalıştım. Meslekte uzmanlaşmanın önemine inanıyorum, benim uzmanlığım özellikle 2-12 yaş arası çocuklar.
Oyun terapistiyim, Deneyimsel Oyun Terapisi eğitimine Byron Norton ve Nilüfer Devecigil'den aldığım süpervizyonlarla devam ediyorum.
Stroop Testi, İşaretleme testi, Raven Standart Progresif Matrisler testi, Özgül Öğrenme Güçlüğü Bataryası, Çizim Testleri (İnsan Çiz, Ağaç Çiz, Kinestetik-Tılsımlı Aile Çiz, Hareketli Ev-Ağaç-İnsan Çiz), D10 testi, Temel Yetenekler Testi, Temel Kabiliyetler Testi, Bender-Gestalt Görsel Motor Algılama testi ve benzeri birçok çocuk değerlendirme testinin uygulayıcısıyım.
Çocuklara yardımcı olabilmek için yeni araştırmaları takip etmeye, psikoloji alanındaki güncel gelişmeleri öğrenmeye, yeni yaklaşımlar, testler, yöntemler, tekniklerin eğitimini almaya devam ediyorum.
Mesleğime ve çocuklara olan sevgim, öğrenme ve gelişme isteğim hiç bitmeyecek...
Sevgiler.
Mine Kilitci, 2016.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)